1924 Yılında dünyaya gözlerini bir bayram günü toprak bir odada açmış, eve bayram şekeri olmuş toprak sevdalısı babam….
Gözünün biri ,çiçek salgınından etkilenmiş,üstüne hiç anımsayamadığı anasının erkenden kaybedince,bunca hasrete acıya dayanamamış,gözüne ak ve göz kapağın inmiş.Sana bu yüzden Kör Bayram diyenlerin yüreği kör asıl.Sen tek gözünle bir günde okumaya yazmaya geçmiş, imam hatibi olmak için girdiğin zorlu sınavlardan başarıyla geçmiş,(hatta Gelin Ayşe türküsünü söyleyip) Arapça,Osmanlıca,okuyup yazmayı bilen Kürtçe Türkçe konuşan,inandığı doğrulardan taviz vermeyen koca bir yüreksin….
Askerliğini Samsunda sıhhiye eri olarak yapmışsın… Anneme , evlatlarıma, torunlarına , yakın akraba tanıdıklara itinayla iğne yapardın.İspirto , kolonya, teneke kutudaki şırınga senin ellerinle şifa verirdi …
Öksüz,yetim büyüdüğün için çok zorluklar yokluklar maddi manevi sıkıntılar çekmişsin.. .Tarlalarda,bağda,bahçede çalışarak ekmeğini hep helalinden kazandın.Toprak;sana,her daim ana baba yol yoldaş oldu.Annemle evlenmek için senden başlık parası istemiş dedem.İki yıl başlık parası vermek için çok çalışmışsın hatta Adana'ya kadar gidip hamallık etmişsin. Gayretini takdir edip iki inek parasını alan dedem vermiş Esme kızını sana.Annemi görmeye bir gece vakti evin kapısı kilitli olduğundan, evin bacasından cesaretle girip, annemi görmeye gitmişsin.Aşk insana neler yaptırırmış...Anneme her gittiğinde,inci,boncuk, hızma alıp götürürmüşsün...Annem,daha ergen iken tarlaya giderken ona şöyle bakmışsın için kıpır kıpır etmiş.Anneme seslenmişsin,Esme hele gel yanıma demişsin annem hemen koşarak gelmiş yanına, ona üç tane bazlama ekmek vermişsin .Annem nasıl sevinmiş,çiçek ,pırlanta kadar kıymetliymiş ekmek.Çünkü yokluk, kıtlık varmış o'zamanlar.Evlendiğimizde bir odamız bir döşek yorganımız iki tabak iki kaşık bir çanağımız vardı derdiniz hep.Döşek yorgan da en eskisinden miş.O odaya koca iki yürek bir de sevginiz sadakatiniz sığmış….
Topraktan kerpiçler yapıp, hem evinin mimarı ustası işçisi olmuşsun.Ha birde köy camisinin; hem mimarı ,hem ustası ,hem işçisi olmuşsun….Altı odalı uzun koridorları olan içinde ocağı tandırı olan herşeyi ama herşeyi topraktan olan evimiz…O evde 11 çocuk doğdu büyüdü evlendi… Hâlâ ayakta evimiz yıllara meydan okuyor içindeki güzel sıcak samimi anılarıyla…
Köydeki evimizde abdestini kapının hemen arkasında sana özel hazırlanan leğende ibrikle alırdın .Sana su tutanlara muhakkak az dök yavaş dök…derdin… Abdest alana hizmet etmek kutsaldı bizde. Hızlı emin adımlarla camiye giderdin ezanı, selayı ne güzel okurdun. Vaktini 5 e bölmüştün. Tarlalardan bahçelerden koşarak gidip gelirdin Camiye. Vazifene çok dikkat ederdin. Bazen yanına gelirdik ikizimle .Caminin içi ne büyük gelirdi bize orası Allah’ın eviydi seni bu yüzden kutsal görürdüm çocukluk işte. Camiye giderken bazı kötü yürekli hassed insanlar sana taş atardı. 20 yıldan fazla diyanete çalışıp emekli oldun. Öğretmemlerimiz ; bize imamın kızı derlerdi .Sureleri ezbere okuyamadığımız zaman bizi suçlarlardı. Bana Kuran okumayı bazı sureleri öğrettin için, hele de Allah’ı hep sevdirdiğin için Sana duacıyım….
Emekli olduktan sonra kendini bahçe tarla işlerine adadın….
Köyde her yerde bir tarlan bahçen vardır…. Gençlik yılların oralara emek vererek geçirdin. Nohutları , kabuklarından ayırmak için düven sürüp ne emekle çıkardığını daha dün gibi hatırlıyorum.. Sürülen tarlalar, orakla biçilen koca buğday tarlaları…. Gece yarısı patoza verilen buğdaylar… Nohutun otu alınırdı… Nohut biçme zamanı frig yapardık tuzlu ellerimizle yerdik… Sonra pınarlarda kana kana soğuk suları içerdik… Nohut buğday tarlalarında muhakkak alıç ağacı olurdu. Alıç ağacı altında toprak zeminde yediğimiz yemekler çaylar karpuz salata unutulmaz.
Güründe Tozluyurt’ta güzel bir bahçe aldın. Emekli ikramiyeni buraya yatırdın…. Sonra etrafta satılan diğer bahçeleri başka yerde satılan bahçe tarlaları kıt kanaat geçinerek gıdım gıdım idare ederek anamın ailenin rızası olmadan alırdın. Rahmetli anam sana çok kızardı derdi ki hep “bir avuç toprak gözünü doyuracak” .Yaşın 98 hâlâ toprak sevdan bitmedi. Bazen ah genç olsaydım ceviz bahçeleri yetiştirirdim diyorsun…Yaşama sevincine hayranım. Sanırım ömrünün bu kadar sağlıklı uzun olmasında bağ bahçe tarla toprak sevdan yatıyor…. Dost dost diye nicesine sarıldım benim sadık yarim kara topraktır sözü sanırım senin için söyledi Ozan Aşık Veysel.
Hiç unutmam yaşım sekiz , sen ben ablam karda kışta Kazanca’daki bahçemize gitmiştik bazı ağaçlara aşı yapmıştın..
Yıllarca bıkmadan usanmadan bahçeleri suladın ayrık otlarını temizledin. Bazen eve geç gelirdin annem çok tedirgin olurdu haliyle kızardı sana neler neler söylerdi….. Yüzlerce meyve ağacı yetiştirdin.
Sen aklıma hep bahçeyle bağla tarlayla topraktan yaptığın kerpiçlerle inşaa ettiğin evler ahır islim ocakları tandırlıklar samanlıklar sıvadığın duvarlarla geliyorsun. Toprağa adadığın bir ömür var. Belki de bu yüzden eski toprak diyoruz sağlıklı olanlara…Maşallah her halinle sağlıklısın toprak sana şifa gençlik dinçlik sakinlik vermiş… Rahmetli ikizim derdi ki” Babam şimdi tarla bahçe alıyor diye hepimiz , kırıyoruz onu ama gün gelecek iyiki bu toprakları almış diyeceğiz” haklı çıktın ikizim.
Şimdilerde sana eski toprak diyoruz… Maşallah her halinle mis gibi toprak kokuyorsun…. Annemin mezarının yanına şimdiden sahiplendin ne kadar toprağın tarlan bahçen var ama yatacağın yer bedenin kaplayacağı kadar toprak olacak. Vefat ettiğinde sana toprağı bol olsun diyecekler sevenlerin…
Sevdası kara toprak olan babam…
Sevdası Toprak Olan Babam…
Yorum Yaz