Kürdistanda hüküm süren hareketler arasında Kürdistan Mücerredler Hareketi önemli bir konuma sahiptir. Sitemizde daha önce Osmanlı döneminde Kürt Hareketleri gibi konuları da ele almıştık. Bu yazıda ise yazarlarımızdan Ferda Demirel Üstad Bediüzzaman Saidi Nursi’nin Kürtler ile ilgili sözlerini de ele alarak bu yazıyı hazırlamıştır.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden de birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyecidir.” (Nisa,1)
Kürt ve Kürdistan hem de hareket adı altında ele alınınca “Bu Kürtler yine mi rahat(!) durmuyor?” diye düşünenler olabilir. Bu şekilde düşünenler benim bazı eski öğrencilerim gibiyse- yani sınav kağıdının sadece başına gözatıp , kağıdı okuma zahmetine(!) dahi girmeden masaya geri bırakanlardansa- Kürtler’e yönelik önyargılar, baskılar, oldukça acı olan Yakın Kürt Tarihi, siyasallaşma ve mevcut hukuki hava dolayısıyla makalenin siyasi bir içeriğe sahip olacağına hükmedebilir. Araştırmadan, sorgulamadan, okumadan yargısız infaz ile bir kenara(hapse) atılacak bir yazı olma ihtimali var. Toplumsal bir hastalık haline gelmiş “yargısız infaz”ın devletin şahs-ı manevisine (tüzel kişiliğine) yansıdığını da ifade edeyim. Biz nasılsak, öyle yönetiliyoruz. Öyleyse, biz’im üzerimizde çalışmak gerekiyor ama eleştiriler biz’den ziyade siyasi erke. Böyle çözemiyoruz sorunları, sadece öfkemizi boşaltıyoruz. Bu bize yetiyor(!)
Evet, Biz. Biz kadın ve erkek ilişkileri minvalinde nasılız? Cinayetlere, ırza yönelik suçlara, ekonomik ve psikolojik şiddete, sömürüye, toplumsal ve siyasi hareketlere, sanata, edebiyata, dine konu alan kadın ve erkek ilişkileri, cinslerin birbiriyle kurduğu ilişkilere nazaran daha çok mu yer kaplıyor, insanlık tarihinde? Öyle gibi. Güncel bir mevzu üzerinden bakarsak Hz.Havva(as) ve Hz. Adem (as) yani kadın ve erkek ilişkisi üzerinden yeryüzü serüveni başlıyor, mesela. Erkeğin erkekle, kadının kadınla kurduğu ilişki ile değil! Fıtrat ve kainat kadın ve erkeğin birbiriyle kurduğu ilişki üzerinden varlığını sürdürüyor, bu ilişkiyi onaylıyor ve bunun üzerinden ahlaki, ekonomik, sosyal, hukuki vb. önerilerde bulunuyor ve kurallar koyuyor.
Örneğin: Bir erkek, bir bilgin, bir savaşçı, bir hoca, bir esir, bir yazar, bir etkili kişi, bir mahpus, bir mülteci, bir öteki, bir mazlum, bir Kürt influencer olan Said Kürdi 1940’larda kaleme aldığı Yirmi Yedinci Mektup’ta kadın ve erkek ilişkisini analiz eder:
“Kızlarım, hemşirelerim! Bu zaman, eski zamana benzemiyor. Terbiye-i İslamiye yerine terbiye-i medeniye, yarım asra yakın hayat-ı içtimaiyemize (toplum hayatımıza) yerleştiği için, bir erkek bir kadını ebedi bir refika-yı hayat(hayat arkadaşı) ve saadet-i hayat-ı dünyeviyeye medar(vesile) ve sair günahlardan kendini muhafaza etmek için almak lazım gelirken; o biçare zaifeyi daim tahakküm (baskı)altında, yalnız dünyevi, muvvakat(geçici) gençliğinde sever. Ona verdiği rahatın bazı on misli onu zahmetlere sokar. Eğer şer’an (dinin belirlediği ölçülere göre) “küfüv” tabir edilen birbirine denk olmazsa, hukuk-u şer’iye(dini haklar ve kurallar) nazara alınmadığından, hayatı daima azap içinde geçer. Kıskançlık da müdahale ederse daha berbat olur.” (Emirdağ Lahikası, 376)
Said Kürdi geçmişe nazaran erkeklerin çok değiştiğini ifade eder. Bu değişime neden olan şeyin “terbiye-i medeniye” (Avrupa terbiyesi) olduğuna vurgu yapar. Elli asırdır Avrupa terbiyesi ile yetiştirilen erkeklerin evliliğe ve kadına bakış açısındaki bozulmaları anlatır. Evliliği ve kadını, inandığı Ahiret’e taşıma niyeti olmayan, kadını sadece güzelliği ve cinselliği için tercih eden, kadına ebedi dost muamelesi yapmayan bu erkekler, kadın üzerinde baskı kurar, der. Eğer bu evlilikte erkek kadından daha vasıfsız ise, kadını daha da yorar, tespitinde bulunur. Ve en son kıskançlık temelli müdahaleleri de ekleyince kadın için yaşam zindana döner.
1940’larda yaşayan bir yazarın, kendisi de erkek olduğu halde erkekleri eleştirmesi oldukça cesur bir adım. Dikkat edilirse kadını hedefe koyan ve onu suçlayan hiçbir açıklaması yok. 2022 yılındayız, kaç erkek ve kadın sorunun erkeklerin bozulmasından kaynaklandığını ifade edebiliyor? İfade edenler içinde bazılarının özel hayatlarında kadınlara neler yaptıklarını okuyoruz, bu arada. Erkekleşen kadınların da başka kadınlara yaptıkları kötülüklere şahit oluyoruz. Ve yine ifade edenler içinde bazılarının bireysel, siyasi ve toplumsal hareketleri adına, kadın mağduriyetlerini kullandığını da biliyoruz. Samimiyetsizlik ve cüz’i ve külli çıkarlara heba edilen biçare kadınlar(1)
Said Kürdi bozulmanın nedeni olarak İslami öğretilerin terkedilmesi ve adım adım yerleştirilen Avrupa tarzı insan yetiştirme çabasını gösterir. Bu hayat modelinde kadına yönelik bir alan tanınmış olsa da, kadının sadece bir rahatına mukabil bazen on misli rahatsızlığın bedel olarak ödetildiğini ifade eder. Öyle değil mi? Bize açılan alanlar, sunulan menfaatleri ödediğimiz bedellerle kıyaslayalım…eşinin kendisine sağladığı ekonomik refahtan olmamak için, aldatılma, aşağılanma, yalnız bırakılmayı sineye çeken kadınlar var! Böyle davranan erkek kimin terbiyesini adlı? Neden zorbalaştı? Kadının hak ve hukukunu, kendi bencil arzuları için hiçe saymasını hangi yaşam modeli telkin etti ona? Erkeklerin Avrupa terbiyesi öncesi ve sonrası kadınlarla kurdukları ilişkiyi sağlam deliller üzerinden okumak lazım. Bu kadar acıya vesile olan ne ise ondan uzaklaşmak da lazım.
Said Kürdi devam eder:
“Tam muvafık ve dindar ve ahlaklı bir zevc bulmadan, kendilerini açık saçıklıkla satmasınlar. Eğer bulunmadı; Nur’un bir kısım fedakar şakirtleri gibi müccerred(bekar) kalıp ta ona layık ve ebedi bir arkadaş olacak ve terbiye-i İslamiye’yi almış vicdanlı bir müşteri ona çıksın. Ve saadet-i ebediyesi, muvakkat(geçici) bir keyf-i dünyevi için bozulmasın. Ve medeniyetin seyyiatı(kötülükleri) içinde boğulmasın.” (Emirdağ Lahikası, 378)
Said Kürdi, erkekler ve mevcut toplumsal durumu resmettikten sonra kadınlara seçici olmalarını ve kendi çizgilerini bozmamalarını tavsiye eder. Dünyevi bir imkan uğruna, sonsuz saadetlerine zarar verecek bir evliliğe meyil etmemelerinin altını çizer. Gerekiyorsa, mücerred yani bekar kalmalarını önerir. İlginçtir, “boğulma” kelimesi geçer orada. Kaçımız “boğulmamak için yalnızlığı” tercih edecek kadar güçlüyüz? Toplumsal bataklığa düşmeme, hakim olana sorgusuz sualsiz hiçbir irade göstermeden teslim olmamayı kaçımız beceriyoruz? Böyle bir kaygımız hiç oldu mu?
“2022 yılının kötülükleri içinde boğulmamak ve dünya ve ahiret saadetini kaybetmemek için Kürdistan Mücerredler Hareketi’ni başlatmaya ve erkekleri “Bu kadınlar neden bizimle evlenmekten kaçıyorlar?” diye düşündürmeye var mısınız? Kürdistan Mücerredler Hareketi yazımızın sonuna gelirken ayrıca Osmanlı Dönemi Kürt Kadınlar Hareketi başlıklı yazımızı da okuyabilirsiniz.
Kürdistan Mücerredler Hareketi
Yorum Yaz