e
sv

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri yazısı ile Saidi Nursi'nin Kürdi yönü başta olmak üzere Risalelerde Kürtlerle ilgili sözler ve tavsiyeler hakkında bilgiler aktarmak istedik.
saidi kürdi perspektifi : bir kürdün dilinden kürt islam alimleri
avatar

Kundir

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Kürt İslam alimleri hakkında yazılardan sonra şimdi de Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri başlıklı makalemizle karşınızdayız. Sitemizin yazarlarından Ferda Demirel bu yazıda Bediüzzaman Said Nursi’nin Kürt yönlerini ele almıştır. Yazıda Üstad Bediüzzaman Kürtler hakkında sözlerine ulaşabileceğiniz gibi Bediüzzaman Said Nursi Kürtlere tavsiyeler veya Risalede Kürtlerle ilgili kısımlara ulaşabilirsiniz

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri

Kendi ayaklarımız üzerinde durmayı öğrenene kadar “Babalarımızın kaderi”nin yaşıyoruz.

“Babamın kaderi” güzeldi, beni de güzelleştirdi. İlçe ilçe, il il tayinlerle geçti çocukluğum ve gençliğimin bir bölümü. “Farklı insanlar, kültürler, iklimler, şehirler, kıyafetler, sofralar, yollar, evler, kitaplar ve kütüphaneler, diller ve dinler…”

Siz “farklılıklar” içine doğmuş oluyorsunuz, dolayısıyla “farklılıklar”ı hayatın olağan bir parçası olarak algılıyorsunuz. Yalnız, şöyle bir sorununuz oluyor; herkesin sizin gibi “farklılıklar”ı doğal gördüğünü sanıyorsunuz. Zamanla onlarla aranızdaki “farkı”n, “farkı”yla da yüzleşiyorsunuz. 

Özlerinde çoğu ihlas sırrına ermiş despotlarmış, meğerse. Kimlikler ardına saklanmış sekülerler, muhafazakarlar, solcular, Kemalistler, İnsan Hakları Savunucuları, Ateistler, Hacılar, Hocalar, Akademisyenler…evet, ortak değerleri “despotluk.” Ülke tablosunda zayıf olan despot, güçlü olan despotun egemenliği altına giriyor. Despotluk hiyerarşisi var.

Kürt İslam Alimleri

 Ufku kapısının sınırlarını geçmeyen bu insanlardan bir de “Farklılıklara tahammül et!” azarını işitiyorsunuz. Ben mi edeyim? Yani, ben? Siz değil!

Kimsenin aklına “Onun öyle bir hastalığı ya yoksa” olasılığı gelmiyor; O sizin hakkınızda öyle düşünmüşse, siz O’sunuz!” Despotun “olumlu bakış”ı(hüsn-ü zannı) olmuyor! “Acabalar”ı (tereddütleri) da!

 Evet, babam güzel biriydi, beni de güzelleştirdi.

 Çok küçüktüm. Göksun, Kahramanmaraş’tayız. Hakim bir amcanın evinde misafirlikteyiz. Hakim amcanın tülbentinin üstüne “şara” taktığı annesini hatırlıyorum. Secdeden aceleyle kalkmış, seccadeyi katlıyordu mahcup bir eda ile. “Namaz kılmamalı veya kılıyorsa bile bunu saklamalı veya oldu da saklayamadıysa herkese mahcup bir şekilde bakarak eylemini meşrulaştırmalı(!), sevimli hale(!) getirmeli.” Devrin şirret ruhu öyle emrediyor.(1)

“Farklı” bir atmosfer vardı; sanırım hayatımda gördüğüm “ilk namaz kılan yabancı” o teyzeydi. Annem ve babam da “farklı” bir şekilde konuşuyorlardı kendi aralarında. Hakim amca babama gizlice ve utangaç bir eda ile “Alevi” olduklarını söylemiş. Babam da “Ne var, bunda?” niye mukabelede bulunmuş.

Annem ve babam Kürt oldukları için zaten “farklılar”dı; kendilerinden “daha farklı” bir çift ile tanışmak, hem atalardan kalma kahramanlık ve korumacılık yönlerini şahlandırmış hem de dayanışma ihtiyaçlarını harekete geçirmişti.

“Farklı”nın halinden “farklı” olan anlar misali; babam büyük bir özen içinde onlara; “Annenizi, namaz kılarken, gördük. Malum pek kimse namaz kılmıyor ama anneniz kılıyor…” deyince Hakim amca, “Aleviler’in kendi içlerinde “farklı” olduklarını anlatıyor.

İki “farklı” insan, icra ettikleri görevin imkanlarına rağmen kimliklerini ifade ederken bu kadar kaygı yaşıyor, düşünsenize! Doğal olanı gizleme zorunluluğu yaşayan bir insanın psikolojisi sizce nasıldır?

 Rejim ve o rejimi destekleyen insanların oluşturduğu baskı ortamı hepimizin zihni ve kalbi melekeleri üzerinde derin izler bıraktı. Hakkımız helal mi? Benim değil!

Kimsenin tabii olanı, suç gibi algılatmaya hakkı yok!

saidi kürdi perspektifi : bir kürdün dilinden kürt islam alimleri
Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri

Said-i Kürdi Kimdir?

Koyu, karanlık bir zihniyetin insanların kılcal damarlarına kadar nasıl işlendiğini Said Kürdi’nin kitaplarını okurken daha çok idrak ediyorum. Üstad yine mahkemeler, sürgünler ve hakaretlerin hedefindedir. Erzurum Eski Milletvekili, Bacağı kesik, Yeşil Oğlu Mehmet Salih Dahiliye Vekili ( İçişleri Bakanlığı) Hilmi Uran beye bir dilekçe ile başvuru yapar; Said Kürdi’nin çektiği eziyetleri belirtir ve O’nun serbest bırakılmasını ister. Buraya kadar her şey normal.

Anormal olan şu; Said Kürdi için şöyle yazar: “ Kürtlük sözüyle türlü hakarete hedef olan Molla Said, seciyeten takdire şayan bir Türk aşığı ve İslamiyet hadimidir.” (Emirdağ Lahikası,173) Etnik kimliği yüzünden hakarete uğruyor. Bizler gibi. Ne çok hırpaladılar bizi bu Taklitçi Göçmenler! Taklitçilik öyle bir sarhoşluk verdi ki Allah’ın ayetini dahi hiçe sayarak yaptılar bunu.

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri Ayeti hatırlayalım mı? “O’nun kanıtlarından biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Kuşkusuz bunda bilenler için ibretler vardır.” (Rum,22) “Farklı” olanı doğal karşılama benim mensup olduğum dinin vizyonu iken ve ben aksi şekilde davranmamışken “Farklılıklara tahammül et!” bana deniyor! Tuhaf!

Erzurum Eski Milletvekili’nin söylemine tekrar dönersek; “seciyeten takdire şayan bir Türk aşığı” diyor O’na. Yani, “Kürt olabilir ama bize aşık ya da Kürt olabilir ama karakteri çok iyi.” Bize de bunu yaptılar; “Kürt ama Türkler’e hizmet ediyor.” Lütufta bulunarak kabullenmek mümkün! Hizmet etmesek, kabullenilme şansımız yok. Veya” Kürt ama iyi biri.” Ne kadar yaralayıcı ifadeler. Hani “Bir Müslümanı hor görmek, günah olarak kişiye yeter” di. Bu zihniyet hor görme değil mi, şimd?

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri Milletvekilini’nin diğer bir ifadesi “İslamiyet hadimi”dir. İslam’a hizmet etmeseydi, O’nun hakkını savunmayacak mydınız? Müslüman olmasaydı peki? Vay haline Kürt olup da mezhebi, dini, coğrafyası farklı olanın.

Ve Vekil bey şöyle bir imza atmış dilekçe sonuna: “Milliyetini, memleketini candan seven; teninde, kanında, Kürtlük, Arnavutluk, Boşnaklık kanı kokusu olmayan, Erzurumun’un Eski Milletvekillerinden…”(Emirdağ Lahikası, 173) “Teninde, kanında Kürt kanı kokusu olmayan!”

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri Bu cümleye Allah ne der acaba? Ancak İslam’a hizmet ettiği için önemseyebildiğiniz , gündeminize alabildiğiniz bir Kürt’e şu bakışınız, İslam ile ne kadar uyumlu acaba? Ben bu şirazeden çıkmış zihniyeti bazı Nurcu cemaatlerde gözlemlemiş ve sarsılmıştım. İyi ki de sarsılmışım… Yolları ayırdık! Özür diler ve ıslah yoluna girerlerse, durum değişir…

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri makalemiz için son cümleyi yazarken başımı arkaya atıp, düşündüm ve biraz hüzünlendim. Şahsi hayatta yapılanlar hatırama geldi. Ne kadar kötü kalpli insanlar! Bir iki kişi değil, koca toplum hemen hemen benzer kötülüğü işledi ve işliyor. Tevafuklara inanır mısınız? Tam bize bu kadar sıkıntı verdikleri için kırgınım derken , açık kalmış risalede şu cümle yazıyordu: “Mü’min, musibete çok maruz kalır.” (Keşfü’-hafa 2/390) Mü’min! Mü’min ve sıkıntı! Kürt ve despot Türklük yani!

Ferda Demirel – Kundir.net

Yazarın Diğer Yazıları :

Kürdistan Mücerredler Hareketi

Rojhilat’a Düşen Rahmet

İfade Özgürlüğü Ama Kimin İfadesinin Özgürlüğü

Sebeleşmek

etiketlerETİKETLER
okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI

Sıradaki içerik:

Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri