Kürtlere uygulanan sansürler tarih boyunca karşımıza çıkmaktadır. İfade Özgürlüğü Ama Kimin İfadesinin Özgürlüğü yazısı ile genel bir sorun olan ifade özgürlüğünün kısıtlanması hakkında konuşmak istiyoruz. Sitemizin yazarlarından Ferda Demirel’in kaleme aldığı bu yazının ufuk açıcı olduğunu düşünüyoruz.
“Ey iman edenler! Kendi görüş ve hükümlerinizi Allah ve Rasûlü’nün verdiği hükmün önüne geçirmeyin. Allah’a gönülden saygı duyup O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle işiten, her şeyi hakkiyle bilendir.” (Hucurat 1)
İfade özgürlüğü (freedom of speech) bireyin veya toplumun fikir ve düşüncelerini kötülük görme endişesi, sansür veya hukuki yaptırımlara maruz kalmadan açık bir şekilde ortaya koymasını ifade eder. Bu özgürlük Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’de yer alır ve Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’nu tanıyan devletler tarafından korunacağına dair garantilenmiştir. Türkiye 6 Nisan 1949’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabul edilen bu beyannameyi imzalamıştır.
“ İfade özgürlüğü bir ütopya mıdır? İfade özgürlüğünün ahlakı ve hukuku nedir? Sınırı var mıdır? Farklı insanlar ve toplumlar bu özgürlükten ne anlıyor? Uygulanabilirlik ölçüsü ne? Ülkeler neye, ne kadar kucak açıyorlar? Peki dinler? Beyanname çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin İslami evren tasavvuruna ne kadar uygun? “tarzı sorular eşliğinde düşünüyorum ve yazıyorum.
Cumhuriyet kurulduğundan beri imza atılan anlaşmalar, uygulamaya konulan kanunlar, kurulan uluslararası birlikler, tesis edilen müesseseler, planlaması yapılan projeler, hedefler, taraf olunacak ateşkesler vb. artık bir ülkeyi ne ilgilendiriyorsa neye göre gündeme alındı ve neye göre kararlar, çıktı? Orada kimin iradesi vardı ve kimin ifade özgürlüğünün eylem alanıydı? Benim adıma yetkisi olan beni ne kadar ifade etti? Ben kimim? Kürt, mütedeyyin ve kadın kimliklerim kendisini siyasette ne kadar gerçekleştirdi?
Başkasının kimlik ve kimlikleri ile var olduğum zamanlar oldu, mesela türkleşmiş, seküler, modern, sistem Müslümanı, akıllı uslu vatandaş vb. Başkasının beyni, bilgisi, ağzı, kulağı ile var olmak mümkün mü? Egemen olanın kılığına girip, onun onayladığı şeyleri ifade etmem önünde hiçbir engel yok. Egemenin zihniyet ve kılığını terk edip, öteki statüsüne düştüğümde benim için ifade özgürlüğü ütopya oluyor.(1)
Dayatmacı, taklitçi, toptancı zihniyetin ülke sınırları içindeki etnik kimlik ve kültürleri ve dini yapıyı pek de dikkate almadığına dair güçlü bir kanaatim oldu, yaşadıklarımdan ve okuduklarımdan. Peki yine egemenin sesi olacaksa bu ifade özgürlüğünü ben niye savunayım? Egemen zaten her yerde var. Neden ona bir nefer olayım? Neden ona bir alan daha açayım? Ben sussam egemen kültürün gözünde pasif mi oluyorum, şimdi? Egemen neden benim eylemlerimi tanımlıyor?
Bir dolu soru…
Ve benim ifade özgürlüğümü tanımlamak bana düşer, diyorum. Benim ölçüm bir Müslüman olarak bu; “Ey iman edenler! Kendi görüş ve hükümlerinizi Allah ve Rasûlü’nün verdiği hükmün önüne geçirmeyin. Allah’a gönülden saygı duyup O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyle işiten, her şeyi hakkıyle bilendir.” (Hucurat 1) Burada açıklanmış, işte: İfade özgürlüğüm Allah ve Rasulü’nün çizdiği sınırlar dahilinde. Egemenlerin, beşeri ilimlerin, hakim kültürün, çoğunluğun, güçlünün, egomun görüş ve hükümlerini ancak İslami referanslarla karşılaştırdıktan sonra ve İlahi hakikatlere uyuyorsa ifade etme ve savunma hakkım var.
Böyle bir sorgulama, araştırma, analiz etme, sonuca varma gibi bir süreci yaşamamı somut hiçbir varlık istemiyor, farkında mısınız? Hatta ben bile çok zahmetli olacağı için; “öf”, “boşver”, “herkes ne yapıyorsa öyle yap.” diye kendime telkinde bulunabilirim. İşte irade burada devreye giriyor. Öyle ya yer yüzünde İslami referanslarla hayatı şekillendirmek isteyen bir ülke, bir cemaat, bir topluluk hatta belki bir aile ile henüz karşılaşmamış olan ben içsel veya dışsal bir zorlayıcı olmadan, ilahi hakikate ulaşmak istiyorum.
Bu özgürlük değil de nedir? Ayette dendiği gibi “onlardan güzellikle ayrıl” (Müzzemmil 10) eylemini gerçekleştiriyor ve meselelere sizin gibi bakmıyor, meseleler karşısında sizin gibi bir duruş sergilemeyerek ifade özgürlüğü hakkımı kullanıyorum. Bu minvalde Kürtler’in hakkını savunuyorum mesela. Dayanağım Rum 22: “O’nun kanıtlarından biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Kuşkusuz bunda bilenler için ibretler vardır.” Eşcinselliğe siz ne derseniz deyin, baş sallamıyorum. Dayanağım Ankebut 28 : “ Lût’a gelince o, kavmine demişti ki: “Siz, kesinlikle daha önce hiçbir milletten hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz.” Ve Ankebut 30: “Lût, “Şu ahlâkı bozan topluluğa karşı bana yardım et rabbim!” diye dua etti. Peygamberler’i tahkir edecek kelimeler kullanmıyorum.
Dayanağım şu Nur 63: Aranızda birbirinize seslendiğiniz gibi Resûl’e seslenmeyin. AKP’ye ve rejime itaat etmiyorum. Dayanağım şu; Hud 113: “Haksızlık yapanlara yönelmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur; sonra, yardım da göremezsiniz. Coğrafyamızda savaş olsun istemiyorum. Dayanağım şu; Nisa 128: “Sulh daha hayırlıdır” Hayatın her alanında adaleti istiyorum. Dayanağım : Maide 8: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin.
Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Görüntü Müslümanlarını, Müslümancılık oynayanları sevmiyorum. Dayanağım; Münafukün 4 “Onlara şöyle bir baktığında dış görünüşleri sana iyi bir izlenim verir; konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin.
Ama onlar sanki bir yere dayanmış kütükler gibidir (böyle güvendeymiş gibi görünürler). Her gürültüyü kendilerine yönelik sanırlar. Asıl düşman onlardır, onlardan korun! Allah kahretsin onları! Nasıl da haktan yüz çeviriyorlar!” Seküler düzeni istemiyorum. Dayanağım, Maide 50: “Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?”
Evet, ifade özgürlüğü konumuz. Said Kürdi’nin Divan-ı Harbi Örfi’de ifade ettiği gibi: “İnsanlar hür oldular ama yine abdullahtırlar.” İnsan Allah’ın bir eseridir, kuludur. Allah’tan bağımsız olarak hiçbir kavramı ele alamaz. İfade özgürlüğünü de Allah’ın sınırlarından bağımsız ele alamaz. Müslüman Allah ile bir sözleşme imzalamış ve otorite olarak O’nu seçmiştir. Ruh ve mana dünyası O’nun aynasıdır.
İnsanı kendi kendisinin sahibi, tanrısıymış gibi telakki eden düşüncelerle arasında uçurumlar var. Sınır çizen insan değil, Allah’tır. Kavramların içini dolduran insan değil Allah’tır. Eylemleri şekillendiren insan değil, Allah’tır. Kendi zeminini terk edip, başkalarının zemini üzerinden meseleleri ele aldığında Müslüman başkalaşmış, asimile edilmiş oluyor.
Rahman 3-4: “İnsanı O yarattı. Ona anlama ve anlatmayı öğretti.” ile bitirmek istiyorum. İfade özgürlüğü kavramını evren tasavvuru farklı olanların algıladığı gibi algılamamak, bu yanlışı yerleştirmesine izin vermemek gerekiyor.
Ferda Demirel – Kundir.net
Yazarın Diğer Yazıları :
İfade Özgürlüğü Ama Kimin İfadesinin Özgürlüğü
Yorum Yaz