Kürt meselesi ile ilgili yazılardan sonra Kürt Sorunu Nedir? başlığı ile karşınızdayız. Kürt yazarlar arasında yer alan Sedat Doğan’ın yazmış olduğu bu makaleleri dönem dönem sizlerle paylaşacağız. Kürt sorunu nasıl çözülür, Kürt sorunu kimle çözülür ve Kürtçenin önündeki yasaklar gibi bir çok konuya değinmektedir. Gelin hep beraber Kürt Sorunu Nedir? öğrenelim.
Kürt Sorunu, Kalıcı ve Barışçıl bir Çözüm İstiyor
Şöyle bir soru ile konumuzu açalım.
İçindekiler:
Kürt Sorunu, Ortadoğu’da yaşayan bütün Kürtlerin, bütün insanlık ailesi için olmazsa olmaz olan temel insan hakları ve hukuku talebi, kültür ve kimliklerini yaşama, toprak taleplerinin; bu taleplerin insani bir düzlemde karşılanmamasının ortaya çıkardığı şiddet, terör, cehalet, geri kalmışlık, yoksulluk ve işsizliğin iç içe geçtiği çok komplike bir sorundur.
Aslında bir bütün olarak düşünüldüğünde bu sorunun gerçek adı Kürdistan Sorunudur. Ve buna bağlı olarak Kürtlerin hem komşularıyla, hem de kendi aralarında yaşadıkları sorunlar olarak tanımlanabilir. (Çünkü Kurtuluş savaşının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri olan M. Kemal bu kavramı, Amasya protokollerinde olsun diğer yazışma ve konuşmalarında olsun defalarca kullanmıştır. Çalışma arkadaşları da aynı kavramı sıklıkla kullanmışlardır. Ama ne hikmetse resmi tarih bunu sürekli gizli tutar).
Çünkü eğer biz Ortadoğu’da Kürtleri, sırf Kürt oluşlarından dolayı bir sorun olarak algılarsak, komşuları olan bütün kavimleri-Türk, Arap, Fars- de sorun olarak algılamak zorunda kalacağız. Zira bu kavimlerin hepsi üç aşağı beş yukarı aynı toprak havzasında yaşıyorlar.
Ve bu kavimler hak-hukuk düzleminde aynı özgül ağırlığa sahipler.
Dediğimiz gibi eğer soruna bu gözle bakarsak, sorun bizi çok kanlı bir kaosa sürükler. Tıpkı Yugoslavya’daki etnik boğazlaşma gibi ağır bir tablo ile karşılaşabiliriz. Ama soruna Kürtlerin yaşadıkları sorunlar gözüyle bakarsak hem çözüm gücümüz ve yollarımız çoğalır hem de başkalarını da sorun olarak algılamaktan kurtulmuş oluruz. Dolayısıyla yükümüz hafifler.
Kürt Sorunu Nedir? birkaç yıllık değil yaklaşık yüz elli yıllık bir sorundur. Ve bu sorun yalnızca Türkiye’de yaşanan bir sorun değildir. Sıcaklık tonları farklı olsa da, Türkiye-Irak-İran-Suriye, Rusya’nın derinliklerine kadar aynı dramla yaşanan dinamik bir sorundur.
Onun için bu sorun, adı geçen bütün ülkeler için hem yerel hem de uluslararası boyutu olan bir sorundur. Bu nedenle sorunun kapsamını şu şekilde ortaya koymakta fayda görüyoruz.
Kürt sorunu kendi içinde:
Yerel ve Küresel Aktörlerin art niyet ve çıkarlarına milyonlarca masum insanın kurban edilme olgusu olmak üzere pek çok istismarı içerir.
Bunları daha da çoğaltabiliriz. Ancak herkesin yanıldığı asıl husus şudur: Sanki bu sorun sadece Kürtlerin sorunu imiş. Ya da bu sorunu ortaya çıkaran asıl itekleyici güç sadece Kürtlermiş şeklindeki temel yanılgıdır.
Bu olayda Kürtler, genel olarak asıl mağdur olup, saygın insanlar gibi temel varoluş haklarına sahip çıkarlarken, sanki başkalarını mağdur ediyorlar, şeklinde yanıltıcı bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu masum bir yanılgı mıdır yoksa saptırıcı bir kasıt mıdır? Doğrusu orasını iyice incelemek gerekir.
Diğer bir husus da Kürtlerin yaşadığı coğrafyada hükümranlık sürdüren devletlerin Kürt sorunuyla ilgili yaşadıkları ve yaşattıkları sıkıntının birbirine çok benzemesidir. Aralarındaki tek fark sayısal veriler, olayların boyutu ve işleniş şekli.
Örneğin ırakta bir Halepçe faciası yaşandı. Enfal kıyımları yaşandı. Fakat Türkiye’de böylesi facialar yaşanmadı. Ancak Türkiye’de yaşananların aynısı bu sefer Irak’ta yaşanmadı. Ama şeklen birbirine benzer şeyler yaşandı denilebilir.
Çünkü 1988 Halepçe faciasından sonra Milyonları aşan sayıda Iraklı Kürt, can güvenliği için Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı. Türkiye’de ise 1990’larda şiddetlenen terör ve faili meçhuller sonucu bu sefer 3-4 milyon Türkiye Kürdü, yaşadıkları ülkenin, yani Türkiye’nin batı illerine sığınmak zorunda kaldılar.
Şunu söylemeye çalışıyoruz. Bu konuda yapacağımız önemli işlerden birisi de bu fotoğrafın bütün karelerini yan yana getirebilmemizdir. Ve ardından bu karelerden oluşan büyük tablonun arızalı yanlarını bulmamız ve ona göre bir çözüm üretmemizdir.
İşte bu nedenle bir ülke kendi içindeki Kürt Sorunu’nu çözebildiği takdirde bu devasa büyüklükteki Kürt Sorunu’nun tamamını değil de, sadece kendi paylarına düşen küçük bir parçasını çözmüş olur. Çünkü bu sorunun asıl adı Nüfusu 45 milyonu bulan bir milletin, gerek Ortadoğu, gerekse dünya düzleminde, varlığının kabulü ve hazmı sorunudur.
Bu bağlamda Kürt Sorunu Nedir? Toplumu, bütün özellikleriyle kendine has bazı özellikleri kendi içinde barındıran bir toplumdur.
Ve ne acıdır ki günümüz dünyası haklı olanların değil, güçlü olanların hukukunun egemen olduğu-sözüm ona- modern bir dünyadır. Çok gaddar olan bu dünyada 50 bin nüfusu olan küçücük kasabalara bile serf determinasyon dâhil her türlü hak tanınabilmekte. Onlara saygın bir millet veya devlet unvanları verilebilmekte.
Ama medeniyetin beşiği, medeni bir insanlığın ana yatağı sayılan Ortadoğu’da 45 milyonluk nüfusu, 6-7 bin yıllık tarihi ve 1400 yıllık İslami Kültür ve birikimiyle çok zengin Su, Petrol, Yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla, 4-5 parçaya bölünmüş, 500.000 km2’yi geçen coğrafyasının stratejik-jeopolitik konumuyla, Kürtler söz konusu olunca, cehennemin bütün kapıları sonuna kadar açılıyor. Ortalığı kan ve barut kokuları kaplıyor. Yeri göğü saran toz bulutundan dolayı göz gözü görmüyor.
Hakları şöyle dursun, gariplerimin insan olmadıkları hezeyanları bile ortaya atılabiliyor.
Bu yüzden Kürtler, doğru bir çözümün takibi için en başta “insanlığın ortak vicdanı”, “ortak insani ruh” gibi kavramlar olmak üzere bugün kullanımdaki pek çok kavramı çok ciddi bir sorgu ve süzgeçten geçirmek durumundalar.
Kürt Sorunu Nedir?, yirminci asrın sonlarına doğru ciddi bir varoluş sınavı verdiler. Çok ağır bedeller ödediler.
Yukarıda da kısmen değinmiştik. Başta Irak Kürdistan’ında tarihte eşi benzeri görülmemiş katliamlar yaşandı.
Saddam rejiminin soykırımı sonucu 1 milyona yakın Kürt insanı yaşamını kaybetti. 4-5 milyonu göçe zorladı. Bu Saddam’ı idama götüren faktörlerden biri olmuş oldu.
İran’da sayı az olsa da buna benzer hadiseler yaşandı. Suriye’de aynı şeyler yaşandı.
Türkiye, son 30 yılını bu sorunla iç içe geçirdi. Devletin rakamlarına göre 50 bin insan kaybı var. Bunların takriben 17 bini faili meçhuldür. 3-4 bin köy boşaldı. 3-4 milyon insan zorunlu bir göçe maruz kaldı. Şu anda belki bu olayların çoğu duruldu ama şiddet ve kan durmuş değil. Cenazeler gelmeye devam ediyor. Ve sorun bütün ağırlığıyla orta yerde duruyor.
Bütün bunlar gösteriyor ki bu sorun çok boyutlu ve devasa bir sorundur. Kürt Sorunu ile ilgili detaylı bilgi için Kürt Sorunu Var Mı? yazımızı da okuyabilirsiniz.
Eğer Türkiye’yi konuşuyorsak elimizde bu ülkeye dair sağlam birkaç verimiz var.
O verilerimiz şunlardır:
Bu ülkede yaşamlarını sürdüren, nüfusu 15 ile 20 milyon civarında telaffuz edilen ve kendilerini Kürt olarak kabul eden başlı başına bir millet var.
Bu millet ayrı bir dili konuşuyor. Dağını, taşını, ovasını; abdestini, namazını, ibadetlerinin birçok tanım ve ritüelini kendi ana dili ile yapıp şekillendirmiştir. Bu milletin % 95″i kendini Müslüman olarak tanımlıyor. Kendisini yaratan Rabbini bile kendi dili ile tanımlamıştır.
Ama buna rağmen bu millet, tarih boyunca etrafındaki Müslüman milletlerle kader birliği yapmış. Ayrı bir devlet kurmak için, onlarla bir kan dökme kavgasına girişmemiştir.
Mesela, Türkiye’de yaşanan çalkantılı ve terörlü şu son 40 yıla rağmen, bu milletin çoğunluğu bu toprakları terk etmedi. Tam tersine bu toprakların her köşesine daha fazla dağıldı.
Eğer bu ülkeden toprak koparmak veya ayrılmak gibi bir niyetleri olsaydı, toplu halde bir bölgeye yığılırlardı. Çok küçük bir gurup hariç bu milletin çoğunluğu ayrı bir devlet kurma saikıyla bu dramı yaşamadı. Böyle bir talepleri de olmadı.
Tam tersine zulüm, baskı, adaletsizlik, terör, şiddet ve yoksulluktan bahsetti. Bu millet çoğunluk olarak çok geri, çok ilkel bir yaşam seviyesine mahkûm. Devletten merhamet. Düzeni bozulmayanlardan insaf bekledi. Din kardeşlerinden, vatan-millet Sakarya edebiyatıyla milleti soyup soğana çevirenlerden, biraz olsun insanlık bekledi. Ama nerde..?
Ne yazık ki, bu ülkede çoğunluk her zaman azınlığa kurban edildi. Çoğunluk azınlığın cezasını çekmek zorunda kaldı… Birileri bu çoğunluğun kafasına zorla vura vura sen de ırkçılığa dayalı milli devletini kur kurtulursun, dedi.(1)
Kürt Sorunu Nedir? Bu birileri sadece dış mihraklar değildi. Devletin tepesindeki en nüfuzlu kişilerin tavır ve politikalarının, dış mihrakların yaptıklarından daha yıkıcı olduğunu söylemek eğer vatan hainliği ise, bu sözleri sarf edenler, bu suçu iki defa işlemişlerdir, demektir…
Birincisi yazılı anayasanın ve yasaların onaylamadığı sözleri sarf ettikleri için. İkincisi bu sözlerle toplumda kin ve nefret duygularını tahrik ettiklerinden dolayı toplumu bir kaosa sürükledikleri için.
“Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür”, “Ne mutlu türküm diyene”, “Ya sev ya terk et”, “Sözde vatandaşlar”, “Kodum mu oturturum”, “Ermeni Dölleri”, “Dağ Türkleri”, “Mağaralardaki Kuyruklular”…vb,
Daha sayamayacağımız bir sürü rencide edici, itici, dışlayıcı ve bölücü cümleyi benim rahmetli nenem sarf etmedi.
Bu cümleleri, kimlerin kullandığını birilerinin olağan deyimiyledağ başındaki “Akılsız Kürro” bile biliyor. Ben masal anlatmıyorum. Hayatın içindeki acı gerçekleri, Resmi ağızlardan dökülen cümleleri buraya aktarıyorum.
“Bu sorun yoktur. Sanaldır, şu veya bu gerekçelerle biz şu şu meşru isteği yerine getiremeyiz. Kürtlere bir şeyler verirsek başkaları da benzer şeyler ister”,
Diyenleri soğuk kış günlerinde Diyarbakır’ın varoşlarında, kenar mahallelerinde yaşamaya davet ediyorum. Civar illere ve köylere davet ediyorum. Gelsinler ve adına hayat denilen dramı yaşayıp görsünler.
Buralardaki insanların sahip oldukları imkânlarla sadece bir haftalığına, hayata tutunmaya çalışsınlar. O zaman belki vicdanları titrer, kendilerine gelirler.
Kürt Sorunu Nedir? Bu işte suç ve kusuru olanları tespit ederler. Bu sayede belki insanlar, adı konulmamış bir işkence olan bu hayattan kurtulmuş olurlar.
Ama bütün bu olumsuzluklara rağmen bu Müslüman milletin ortak vicdanı olan o din kardeşliği duygusunun içeriği doğru bir bilgi ve tavır ile donanırsa ben şahsen ümit varım, Müslüman milletler küffar kavimler gibi etnik bir boğazlaşmanın içine girmeyecekler.
Yeter ki biz söylediklerimizde samimi olalım. Ne aldanan ne de aldatan olalım. Bu kardeşliğin adını doğru koyalım. İçini doğru bir malzeme ile dolduralım. Bu gün bulunduğumuz noktada toplumun bütün kesimleri bu kaostan zarar gördü. Kimi canını, kimi onurunu, kimi gençliğini, kimi malını-mülkünü, yerini yurdunu kaybetti. Herkes bu kaostan usandı, yoruldu. İçinde bulunduğumuz konjonktürün bütün parametreleri artık çözümü dayatıyor.
Kürt Sorunu Nedir? Bu saatten sonra barışçıl çözüm yanlıları toplumun her kesiminden olumlu puan alacaktır. Barışçıl çözümden yana olmayanlar yüzde yüz Kürt dahi olsalar, zemzem suyu ile yıkanmış Müslümanlar veya tanrıyı bile Türkleştirme paranoyasına kapılan ultra milliyetçi ve mukaddesatçılar bile olsalar, çözümden yana tavır koymadıkları için çalıyı dolanmış olacaklar ve toplumdan olumlu bir puan alamayacaklardır.
Çünkü Kürt Sorunu Nedir? sadece Kürtlerin değil bu ülkede, bu havzada yaşayan bütün insanların, bütün ana-baba ve çocukların sorunudur. Hiç kimse bu sorun benim sorunum değil deme lüksüne sahip değildir.
Yukarıda saydığımız faktörlerin hepsi bir araya getirildiğinde önümüze çözmemiz gereken kocaman bir tablo kendiliğinden ortaya çıkar. Burada önemli olan bu tabloyu hangi formülle çözüme kavuşturabilirliğimizdir. Benim önerim herkesin elini vicdanına koyarak bu işe adam gibi bir tanım getirmeleri. Ardından eğer bu sorun gerçekten onları rahatsız ediyorsa bu tanım ışığında insaflı bir çözüm getirmeleridir.
Bu sorunun çözümünün şifresi: Bu ülkeyi bir muz cumhuriyeti sevdası ile yönetmek arzusunda olan derin devlet-Ergenekon ve diğer mafyatik çeteler ve onların taşeronluğunu yapanların, Kürtleri güdülmeye mahkûm kurbanlık bir koyun sürüsü gibi algılayan materyalist ve Marksist orijinli PKK türü, şiddeti meşru bir araç olarak gören zihniyetler. Ve en önemlisi, adı barış olan İslam dinini, kardeşkanı akıtarak, vandal bir şiddet ile insanlara kabul ettireceğini sanan güdümlü zihniyetler. Kendileri dışında hiç kimseyi insan olarak bile algılamak istemeyen ırkçı marjinal zihniyetlerin çözülerek tasfiyesinde gizlidir. Kendi kendimizi kandırmayalım.
Bu yapılara dokunamayanlar adam gibi bir çözüm üretmekten çok uzaktalar.
Çünkü Kürt sorunu demek, bir bakıma bu karanlık zihniyetlerin çıkar, emel, şiddet ve hukuksuz çabalarının çatışmasının toplam ürünü ve bileşkesi demektir. Her şeyden önce temiz vicdanların ve kamuoyunun bu noktaya odaklanması gerekiyor. Daha fazla bilgi için Kürt Sorunu Nasıl Çözülür? makalemizi inceleyiniz.
Bu noktada Kürt Sorununun kalıcı bir çözümü için iki aşamalı bir yol gerekiyor:
Birincisi her parça kendi yerel çözümünü ortaya koyar. İkincisi bu yerel çözümlerin harmanladığı uluslararası bir Kürt Konferansı düzenlenir. Bu yerel çözümlerin bileşkesinden barışçıl ve insancıl ortak bir formül çıkarılabilir.
Çözüm önerilerine geçmeden önce Türkiye açısından şu belirlemeyi de yapmamız gerekir.
Birileri ben PKK’yi bitirirsem Kürt Sorunu Nedir? kendiliğinden çözülür şeklinde bir yanılgıya kapılıyor. Bu da onları birçok açıdan telafisi zor yanlışlara sürüklüyor:
Birincisi PKK, Kürt sorunun çok küçük bir parçasını teşkil ediyor. Önümüzdeki tablonun dörtte birini oluşturuyor diyebiliriz.
İkincisi PKK, Kürt sorununu doğurmadı. Kürt sorunu PKK’yi doğurdu.
Kürt Sorunu Nedir? PKK’yi bitirmek için onun doğduğu sosyo-kültürel ve psikolojik zemini ortadan kaldırmanız gerekir. Bu gün silah ve imkân açısından üstün bir güç iseniz PKK’yi askeri anlamda yenebilirsiniz. Ama onu yenerek Kürt sorununu çözmüş olmazsınız, sadece silahlı bir örgütü mağlup etmiş olursunuz. Ve bu mağlubiyetle tam tersine bir durum yaratmış olursunuz. Yaralı bir devin yarasına tuz biber ekmiş olabilirsiniz. Çünkü o devin iyileşip ayağa kalkabileceği, dahası şahlanabileceği zemin olduğu gibi duruyor.
Bu gün PKK’yi bitirdiğinizi sanırsınız ama yarın karşınıza ondan çok daha katı bir şiddetle yeni bir yapı veya örgüt çıkabilir. Çünkü insanlık tarihinde toplumsal olayların determinal seyri hep böyle bir çizgiyi izleye gelmiştir. Çözüme kavuşmamış bir sorun ve yapı belli bir süre sonra yeni sorunlar ve yapılar dizisi doğurarak tekrar yaşam sahnesindeki yerini alır.
Türkiye’nin Kürt Sorununu Çözebilmesi İçin Yapması Gerekenler:
07 Ağustos 2009 Cuma
Kürt Sorununa Farklı Bir Pencereden Bakabilmek
Kürt Sorunu Nedir? Sosyal olaylar çok garip bir kadere sahipler. Etraflarında ya kendiliğinden ya da birileri tarafından çok katı ezberler gelişir. Bu ezberler hem lehte hem de aleyhte olabilirler. Söz konusu ezberler bazen binlerce, on binlerce insanın canına mal olabilirler. Ama ezber sahipleri yine de yaptıklarının farkına varamazlar, bildiklerinden vazgeçmezler.
Kürt Sorunu Nedir? İşte böylesi felaketlerin önüne geçmenin tek yolu bu ezberlerin üstüne inadına gidip ama barışçıl bir dil ile onları bozmaktır. Konumuz Kürt sorunu olduğu için bu konudaki ezberleri şöyle formüle edebiliriz:
A-Kürtlerin etrafındaki devlet veya devletlerin ezberleri.
B-Kürtlerin kendi ezberleri.
Sedat Doğan – Kundir.net
Kürt Sorunu Nedir? – Yasaklar, Kimle Nasıl Çözülür 2022
Yorum Yaz