“Kafirler müminlere:
Bizim yolumuza tabi olun, günahlarınız bizim boynumuza, yükünüzü biz taşırız.” derler. Oysa bunlar, ötekilerin hiçbir günahını yüklenmezler.”(Ankebut,12)
Osmanlı’nın son dönemini, Cumhuriyet’in kuruluşunu, Tek Partili Dönem ve Çok Partili Dönemi deneyimleyen Said Kürdi’ye bir gün sorarlar; “Sen eskiden şarktaki bedevi aşairde seyahet ettiğin vakit, onları medeniyet ve terakkiyata çok teşvik ediyordun. Neden kırk seneye yakındır medeniyet-i hazıradan “mim”siz diyerek hayat-ı içtimaiyeden çekildin, inzivaya sokuldun?” (Emirdağ Lahikası, 434) Evet, Said Kürdi tüm idealist insanlar gibi hem kendini aydınlatıyor hem de çevresine ideal olanı aşılamaya çalışırken- ki bu Batı Medeniyeti’ni takip edin çağrısıdır-bundan vazgeçiyor.
Birçoğumuz gibi zaman içinde fikirleri değişiyor, yani. Kürtler’e 1900’lu yıllarda popüler olan medeniyeti ve terakkiyatı teşvik ederken, 1940’lı yıllarda bundan tamamen uzaklaşıyor. Öyle ki kendisi de hayatın her safhasına hücum eden şu medeniyetten kaçıyor ve inzivaya çekiliyor. Başka bir deyişle, kendini koruma adına yalnızlığı ve geri çekilmeyi tercih ediyor. Nasıl bir duruş sizce?
Medeniyete adapte olup tüm getirilerinden tepe tepe istifade etmek varken, akıntıya kapılmamak için direnmek ve bunu “pasif direniş” ile gerçekleştirmek, güçlü şahsiyetlerin eylemi. Aklı ve ruhu bedenine hapsolmuş insanlar böyle bir duruşu sergileyemez. Tüm kaliteli ve asil duruşların ödemekle bitmeyen bedelleri vardır ki Said Kürdi yalnızlığa, anlaşılamamaya, itibarsızlığa, hakarete, hapislere ve sürgünlere maruz kalıyor, böylesi duruşları için.
Düşünsenize,hayattan hem bir şey almıyorsunuz-yetmiyor-hem de hayata sizin olan ne varsa veriyorsunuz; şöhret, itibar, sosyal çevre, makam, para, memleket, aile, sağlık, özgürlük… Zor bir sözleşme! Nasıldı sözleşme, hatırlayalım mı? “…müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır.” (Tevbe 111)
Peki, Said Kürdi neden Batı Medeniyeti için “Mim”siz Medeniyet der? Kelime Arapça kökenli ve Arapça’da kelimenin başına, sonuna, hatta ortasına ekler yapılarak yeni kelimeler elde ediliyor. Medeniyet, Medine isminden oluşturulmuş. Medine, belirli bir idare gücünü kabul eden insanların yaşadığı belde anlamına geliyor. Kelime dane fiilinden türetilmiş. Dane ise alçak olmak anlamına geliyor. Medeniyet’in ilk harfi olan mim düşünce geriye deniyet, yani alçaklık kalıyor.
Çoğumuzun gözünde ulaşılması gerek en muazzam hedef Batı Medeniyeti neden deniyet? Said Kürdi Emirdağ Lahikası’nda şöyle der: “ Medeniyet-i hazıra-yı garbiye, semavi kanun-u esasilere muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı hasenatına; hataları, zararları, faydalarına racih geldi.”(434) Günümüzdeki Batı Medeniyeti kaynağını ilahi esaslardan almadığı için kötülük üretiyor ve zararı faydasından daha çok. Zararı çok olanı tercih etmek mantıklı mı? Tabi ki değil.
Said Kürdi devam eder: “ (bu yüzden)Medeniyetteki maksud-u hakiki olan istirahat-i umumiye ve saadet-i hayat-ı dünyeviye bozuldu. İktisat, kanaat yerine israf ve sefahet; ve sa’y ve hizmet yerine tembellik ve istirahat meyli galebe çaldığından, biçare beşeri hem gayet fakir, hem gayet tembel eyledi.”(434) İnsan aklına göre kurulmak istenen bu medeniyet insanlığın genelinin refahını ve huzurunu tesis etmekten çok uzak olduğu için, dünyada huzur vermiyor.(1)
İlahi İrade’nin önem verdiği ve kainatın düzenine uygun olan tutumlu olmak ve kanaat etmek yerine tüketim ve israfı teşvik ediyor. Bunun yanında haram helal dinlemeden lezzetler peşinde koşmayı öğütlüyor. Yine İlahi İrade’nin takdir ettiği gayret ve hizmet yerine tembellik ve istirahatı besliyor ki bu da hem yoksulluğa hem de atalete neden oluyor. Demek ki İslam’daki medeniyet ile beşerin inşa ettiği medeniyet algısı ve kuralları arasında belirgin farklar var.
Dünya’da Birleşmiş Milletlere kayıtlı olan 208 ülke var. Asya ve Avrupa’da 117 ülke, Afrika’da ise 58 tane mevcut. Şöyle genel bir bakışla kıtalara göz gezdirelim; Batı Medeniyeti ideali Afrika ülkeleri için refah getirdi mi? Çoğu yoksulluk ve iç savaşın girdabında. Medeniyeti ideal olarak empoze eden gelişmiş ülkeler isteseler yoksulluğu ve iç savaşları anında ortadan kaldırabilirler.
Gerçekçi değil mi söylememim? Dün gece 2 tane yeni ülke kuruldu, hatırlatırım. İki dudaklarının arasından çıkan kararlarla başkalarının hayatını belirliyorlar, yöneticiler atıyorlar, coğrafyaların sınırlarını oluşturuyorlar. İki dudak! Ağızlarına bakıyoruz, resmen. Korkunç bir durum, değil mi?
Tarihin çeşitli dönemlerinde muazzam medeniyetler kurmuş olan ülkeler uzun zaman Batı’nın kölelik sistemi için kaynak oluşturmuş. Yine yer altı ve yer üstü zenginlikleri hep sömürülmüş. Ne uğruna? Batı kendini inşa etsin diye bunlar. Batı refah içinde yaşasın, kendisine köklü bir geçmiş icat etsin, kibirli ve buyurgan bir eda ile dünyaya şekil versin diye. Kuzey Afrika ülkeleri özelinde meseleye yaklaşırsak ,mesala; hepsi tıpkı Türkiye gibi Batı taklitçisi despot yönetimler eliyle sözde bağımsızlığa kucak açmışlar. Yakın tarihleri soykırımlardan geçilmiyor ve hapishaneleri hala siyasi mahkumlarla dolu. İnsan hakları ihlallerinin haddi var hesabı yok.
Adı Müslüman ama eylemleri merhametsizlik ve gaddarlıkla anılan bu insanlar ve ülkeler ne zaman ki zeminlerini terk etmişler, kendi kaynaklarından beslenmeyi bırakmışlar ismi zulümle anılan ve ahlaken geri toplumlar haline dönüşmüşler. Şimdi soruyorum; dünyadaki 208 ülke için dünyevi huzuru tesis etmekten uzak olan, böyle bir erdemi prensip olarak benimsememiş Batı Medeniyeti’ne neden eklemlensin ki Said Kürdi ve Kürtler? Tükler eklemlendi, değil mi?
Ne elde ettiler? Okumuşsunuzdur; Kanada yerlilere yaptığı soykırım ve kötülükler ile sürekli karşılaşmak zorunda kalıyor. Türkler de Batı taklitçisi olarak bu toprakların yerlisi olan Dersim Kürtleri’ne aynı şeyi yapmadı mı? Bu vicdansızlık kökünü İslam’dan mı alıyor; Batı taklitçisi zorbalardan mı? Başkasının kanını dökerek dünyada ve ülkede refaha mı ulaşacaklar? Bu iblisvari zihniyet ile elbet araya mesafe konur, bu zihniyetin acı meyvesi toplanmaz ve yenmez.
Zihniyet olarak sadece kendine medeni olan bu akım insanı çürütüyor, Said Kürdi’nin ifade ettiği gibi. Dünyadaki mutluluğu çoğunluk için imkansız hale getirdi, yetmedi şimdi de insandaki ulvi duyguları örseledi. Kaçımız kanaatkarız? İstiyoruz, yetinmiyoruz. Yetinmenin enayilik olduğunu düşünüyoruz. İstediklerimize ulaşamayınca bizden hırçını ve mutsuzu olmuyor, etrafı yıkıp geçiriyoruz. Gayretimiz ve hizmetimiz o kadar az ki. Bunu yeni neslin öğrencilerinde gözlemlemek mümkün.
Başarı seviyeleri çoğunlukla düşük, niteliksiz, saldırgan ve umutsuzlar. Neden? İnsanın saadeti sa’y ve gayrettedir, onlar kendilerine hizmet edilsin diye bakınıyorlar etrafa. Herkes onların mutluluğu için sorumluluk almalı ama peki onlar? Bencilleşen, tembelleşen, öfkeli ve aşırı talepkar olan buna karşın istekleri için gayret etmeyen veya az eden nesil elbet yoksulluğun girdabına düşecek. Ve elbette ki Said Kürdi insanı adım adım çürüten bu medeniyetten hem kendisini hem Kürtler’i uzak tutmak isteyecek.
Peki ,Kürtler ne yapmalı? Nasıl bir medeniyet inşa etmeli? O medeniyete giden yolu nasıl döşemeli? Dünyanın çoğunun ve din kardeşlerinin düştüğü bu kuyuya düşmeden hem dünyada hem ukbada nasıl bir saadeti aramalı? Öyle ya, yanlış yola teşvik edenler ve onlara tabi olanlar arasındaki diyalog Ankebut suresinde geçer. “Kafirler müminlere :Bizim yolumuza tabi olun, günahlarınız bizim boynumuza, yükünüzü biz taşırız.” derler. Oysa bunlar, ötekilerin hiçbir günahını yüklenmezler.”(12) Her koyun kendi bacağından asılacaksa ve herkes kendi yaptığının yükünü taşıyacaksa, neden onların yolunu seçip de ziyan olanlardan olalım?
Said Kürdi gibi, içsel yolculuğumuza başlamak, biraz yalnız kalmak, mümkün olduğu kadar kalabalıklardan ve medeniyetin nimetlerinden uzaklaşmak, bol bol okumak, düşünmek, ibadet ve dua ile kendimizi inşa ederken aslında yolu da inşa etmiş olmuyor muyuz? O yol, yolcularını bekliyor. Yola çıkarken paralomaz “O kitap, akl-ı selim sahipleri için bir hidayet ve öğüt kaynağıdır.”(Mü’min,54) olsun.
Ferda Demirel – Kundir.net
Yazarın Diğer Yazıları :
Kürdistan Mücerredler Hareketi
İfade Özgürlüğü Ama Kimin İfadesinin Özgürlüğü
Saidi Kürdi Perspektifi : Bir Kürdün Dilinden Kürt İslam Alimleri
Yol İnşa Etmek
Yorum Yaz